YAŞASIN TAM BAGIMSIZ TURKİYE KAHROLSUN EMPERYALİZM YAŞASIN DEVRİMCİ MUCEDELE TURK SOLU HAKAN TINAZ
  ermenıstan senınle gurur duyuyor
 



Ermenistan seninle gurur duyuyor!

Milli Takım Erivan'daTürk tarihinde kara bir leke

Abdullah Gül Türkiye-Ermenistan milli futbol maçını izlemek için Ermenistan'ın başkenti Erivan’a gideceğini resmen açıkladı.

Bu, Türk tarihi için kara bir lekedir. Çünkü ilk defa bir Türk devletinin en tepesini işgal eden bir isim, resmen sınırlarımızı tanımayan ve ülkemizden toprak talep eden bir ülkenin başkentine gidiyor.

Bu kişi atamızın “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü ilkellik ve bölücülük olarak nitelendiren bir kişi. Ama ne olursa olsun şu anda bir Türk devletinin en yetkili mevkiinde oturuyor. Ve şu anda Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı sıfatını bir şekilde elinde bulunduruyor.

Tarih şöyle yazacak:

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı kendisinden özür, toprak ve tazminat talep eden, komşusu Azerbeycan’ın üçte birini işgal eden ve Karabağ’daki Türkleri soykırıma uğratan bir devletin başkentine “iyi niyet” ziyaretine gidiyor.

Bu, tarih boyu Türk’ü dize getirmeyi hedefleyen Haçlı sömürgeciliği için sayfalarına altın harflerle yazılacak bir olay.

Tarihi boyunca milli egemenlik, bağımsızlık ve gururunu müdafaa etmeyi her şeyin üstünde gören Türk milleti için ise bir kara leke.

Hocalı katliamı

Hocalı katliamı

Hocalı katliamı

Hocalı katliamının üzerinden sadece 16 yıl geçmiş ama Gül gidiyor, el sıkmaya.

Elini sıktığı kişi Dağlık Karabağ’da Türk soykırımını başlatan sözde Karabağ Ermeni Ordusunun kurucusu…

Hocalı Katliamı sırasında Ermenistan savunma bakanı...

Bir Ermeni ırkçısı, fanatik bir Taşnakçı…

Hocalı’da esir edilen bazı siviller hâlâ kayıp. Çoktan katledilmiş de olabilirler veya Ermeni laboratuarlarında deneylerde hâlen kobay olarak da kullanılıyor olabilirler.

Gül bu kişiye “barış eli” uzatmak için gidiyor.

Sadece Karabağ değil, Laçin ve daha pek çok Azerbaycan ili işgal altında. Azeri Türklerinin vatanının üçte birini

Rus ve ABD destekli Ermeni işgalcileri ellerinde tutuyor. Gül’ün tanrı kelamı gibi sözünü dinlediği BM Güvenlik

Konseyi ve AGİT kararlarına rağmen...

Ve 1 milyon Azeri Türk’ü mülteci olarak hâlâ barakalarda yaşıyor. Kardeş Azerbaycan sınırların açılmasını, ziyareti ve diplomatik ilişkiyi resmi dille hata ilan ediyor.

Ve yine de Gül gidiyor.

Ermenilerin kabinesinde Türk diplomatları katledenler bile var. Onlara göre bu eylemler ulusal kahramanlık.

Dışişleri şehitlerimizin kanı daha kurumadı.

Ama Gül yine de gidiyor.

Ermenistan Ağrı Dağı’nı devlet arması yapmış.

Gül altında fotoğraf çektirmek zorunda kalacak.

Ama yine de gidiyor.

Mide bulandırıcı aktif diplomasi

Ermenistan ile sınırlarımız kapalı!

Bu bir devlet politikasıydı. AKP uçakla deldi. Ama resmen kara sınırımız hâlâ kapalı. Gül bir nevi kaçak yolla, uçakla gidecek.

Ermenistan ile diplomatik ilişkimiz yok!

Erivan’da Türk, Ankara’da Ermeni büyükelçiliği yok!

Ama Gül kendini bir şekilde davet ettirdi. Ve gidiyor.

Ermenistan Kars ve Gümrü Anlaşmalarını ve Türkiye sınırını tanımıyor!

Ama Gül yine de gidiyor.

Büyük Ermenistan’ın sınırları içinde gösterilen Kayseri’ye nasıl elini kolunu sallayıp gidiyorsa, Diyarbakır’a nasıl elini kolunu sallayıp gidiyorsa; aynı şekilde gidiyor.

Ermenilerin tanımadığı Türk sınırının ötesine geçiyor.

Kendisinden Ermeniler pasaport sorar mı?

Zannetmiyoruz çünkü Kayseri Büyük Ermenistan'ın sınırları içinde.

Hocalı katliamının üzerinden sadece 16 yıl geçmiş ama Gül gidiyor, el sıkmaya.

Elini sıktığı kişi Dağlık Karabağ’da Türk soykırımını başlatan sözde Karabağ Ermeni Ordusu’nun kurucusu…

Hocalı Katliamı sırasında Ermenistan Savunma Bakanı...

Bir Ermeni ırkçısı, fanatik bir Taşnakçı…

Hocalı’da esir edilen bazı siviller hâlâ kayıp. Çoktan katledilmiş de olabilirler veya Ermeni laboratuarlarında deneylerde hâlen kobay olarak da kullanılıyor olabilirler.

Gül bu kişiye “barış eli” uzatmak için gidiyor.

Sadece Karabağ değil, Laçin ve daha pek çok Azerbaycan ili işgal altında. Azeri Türklerinin vatanının üçte birini Rus ve ABD destekli Ermeni işgalcileri ellerinde tutuyor. Gül’ün tanrı kelamı gibi sözünü dinlediği BM Güvenlik Konseyi ve AGİT kararlarına rağmen...

Ve 1 milyon Azeri Türk’ü mülteci olarak hâlâ barakalarda yaşıyor. Kardeş Azerbaycan sınırların açılmasını, ziyareti ve diplomatik ilişkiyi resmi dille hata ilan ediyor.

Ve yine de Gül gidiyor.

Ermenilerin kabinesinde Türk diplomatları katledenler bile var. Onlara göre bu eylemler ulusal kahramanlık.

Dışişleri şehitlerimizin kanı daha kurumadı.

Ama Gül yine de gidiyor.

Ermenistan Ağrı Dağı’nı devlet arması yapmış. Gül altında fotoğraf çektirmek zorunda kalacak.

Ama yine de gidiyor.

Ermenistan sınırları içinde, Türkiye’ye bir kurşun atımlık mesafede hâlâ PKK kampları var. Besleme teröristler sınırlardan sızıyor. Mehmetçiği katlediyor.

Gül’ün maça gideceği stada arabayla yarım saat uzaklıkta.

Gül işte buraya gidiyor.

Tekrar ediyoruz Ermenistan Türkiye’den özür, tazminat ve toprak istiyor.

Gül yine de gidecek. “Barış” için, “uzlaşma için”…

Peki, neyin “barışı”, neyin “uzlaşması”?

Ve kimin adına?

Kayıtsız, şartsız teslimiyet

İşte bunu da Ermenilerden öğrenelim. Eski Karabağ çetecisi yeni Ermenistan Cumhurbaşkanı diyor ki “Türkiye ile uzlaşma ve diyalog istiyoruz.” Ve ekliyor: “Samimiyiz, görüşmelere ve diplomatik ilişkilere kayıtsız, şartsız hazırız.”

Bu ne demek biliyor musunuz? Soykırımı tanımamızı şart kılmıyor demek değil. Toprak taleplerini gündeme getirmeyecekler demek de değil. Çünkü bir Ermeni için bunları önermek bile Anayasal suç.

Hani bizim Anayasamızın değiştirilemez üç maddesi var ya! İşte onlarınki de aynı şekilde değiştirilemez maddelere sahip: “Ermenistan'ın batı sınırını zorla çizen Kars ve Gümrü anlaşmalarını tanımıyoruz…”, “Türkiye’nin Ermeni Soykırımını kabul ettirilmesi ve bu çerçevede para ve toprak tazminatının temini devlet politikasıdır…”

1990’larda Türkiye kendi sınırını tanımayan Ermenistan ile sınırlarını doğal olarak kapadı. Sadece Türkiye’nin değil, BM, AGİT ve tüm dünya devletlerinin Karabağ’da işgalci ilan ettiği Ermenistan ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesti.

Ve eskiden Türkiye’nin de bir devlet politikası vardı. Ermenistan Türkiye sınırını tanımadığı, asılsız soykırım iddiaları için tazminat taleplerini bırakmadığı ve Azerbaycan topraklarından çekilmediği sürece Ermenistan ile var olan durumumuz değiştirilemez.

Ermenistan’ın söylediği kayıt ve şart bu işte! “Türkiye bu şartlarını unutsun ve bizimle bizim şartlarımızı görüşmek için masaya otursun” diyorlar. Bir de üstüne üstlük “kayıtsız ve şartsız” sınırlarımızı açmamızı, Ermeni lobisinin dolarlarıyla beslenen küçük ülkeyi bir de bizim beslememizi ve Karabağ işgalini tanımamızı istiyorlar.

Kısacası istenen kayıtsız, şartsız teslimiyet... Uzlaşma dedikleri bu.

AKP ise bu “uzlaşma” reçetesini çoktan uygulamaya başladı.

Nasıl mı?

Ermenistan’a havadan koridor açarak…

Yani bir ülke düşünün kendi ambargosunu onursuzca kendi deliyor.

Neden? Karşılığında bir şey mi istiyor?

Hayır!

AKP’nin dış politikada Türkiye için bir şey istediği ne zaman görülmüş!

Deniyor ki; “hava koridorunu iyi niyet gösterisi için açtık.”

Yani tam da Ermenilerin dediği gibi… Hiçbir şey karşılığında... Bir tek iyi niyet… Kayıtsız ve şartsız…

Şimdi Ermeni Cumhurbaşkanı’nı kim suçlayabilir? Bulmuş Türkiye’nin başında “Türklüğü” ilkellik sayanları, “iyi niyet” için her şeyi yapabilecek tıynette adamları.

Bu “iyi niyet” yolunun sonu belli. Topraklarımız üstünde iyilik gösterisi yapılıyor.

Ermeni haklı olarak düz mantık yürütüyor. Biraz ABD, biraz AB baskısı, biraz da iyi niyetle hava koridorunu “kayıtsız, şartsız” açan, sonra Halaçoğlu’nu görevden alan, sonra “kayıtsız, şartsız” ayağımıza kadar gelen bu “gül gibi adamlar”, neden kara sınırını da açmasın ki?

Neden soykırımı tanımasın ki?

Neden biraz daha iyi niyet gösterip toprak vermesin ki?

Gerçekten de Türk tarihinde de görülmemiş şey değil; şehit kanlarıyla kazanılan ve korunan vatan topraklarının, masa başında peşkeş çekilmesi.

Tarihe bakmaya ne gerek var?! Alın işte Kıbrıs’ta gelinen nokta.

Şimdi Ermenilerin yerine koyun kendinizi. “Neden olmasın ki?” demezler mi?

Abdullah Gül’ü büyük bir sevgi seliyle Erivan sokaklarında omuzlarda bile taşıyabilirler. Dostluk gösterisi mi olur? Yoksa Ermeni tarihi için hiç küçümsenmeyecek bir kahraman adayı için az bile olacak bir karşılama mı? Nobellik bir ihtimal…

Rum, PKK, Ermeni için kazan-kazan,

Türk için kaybet hep kaybet

Tayyip Bey ve “Bebecan” lakaplı bakanı eleştirilere kızıyorlar ve yine öfke sanatını konuşturuyorlar. Aktif dış politika yapıyorlar çünkü.

Ve Tayyip Bey papağan gibi tekrarladığı şu müthiş veciz cümleyi yineliyor: “Masadan kaçan biz olmayacağız.” Mantıklı bir insan “neden masaya oturmak zorundasın, masa seni kovalıyor mu, kovalıyorsa kaçmanın ne zararı var” diyebilir.

Veya “senin görevin Türkiye’nin sınırlarını, egemenliğini ve çıkarlarını savunmak mı, yoksa bunlara saldıran herkesle masaya oturmak mı?” diye de sorulabilir.

Ama faşistler de tabii ki mantık aranmaz. Mantıksızın da daniskasıdırlar. Mantıklı eleştirilere karşı sadece bağırıp çağırırlar.

Ancak masa politikasının ne anlama geldiğini mantıklı bir Türk olarak görmezden gelemeyiz.

Tayyip için masaya oturmanın tek bir anlamı var. Masanın bir tarafında milletin tüm yetkilerini ve haklarını gasp eden o olacak, diğer tarafında ise ya Rum, ya PKK, ya Barzani ya da Ermeni olacak.

İlk Kıbrıs için dediler. “Masadan kaçan biz olmayacağız” diye.

Peki şu anda kaçmadık da Türkiye ne durumda?

Türkiye’den çok ABD’ye bağlı bir “Kıbrıs Türk cemaati lideri” var şimdi. Türkiye’den bağımsız, ABD’ye bağlı, cemaat lideri Talat diyor ki: “Sene sonuna kadar Kıbrıs’ta sınır kalmayacak.”

Rumların lideri Hristofyas ne diyor?

“Artık adada garantör devlete ihtiyaç kalmadı.”

Bu sefer Talat sözü tamamlıyor: “Askersiz ve silahsız bir ada hayal ediyoruz.”

Yani yeni bir Kıbrıs Devleti kuracaklar. Talat’a Türk azınlık cemaati lideri olarak bazı ayrıcalıklar tanınacak. Rumlar tek egemen olacak. Yeni kurulan Kıbrıs Devleti AB hukuku ve yeni devletin anayasasını gerekçe gösterecek ve garantörlük anlaşmalarını lağvedecek.

Yunanistan ve İngiltere tamam diyecek. Türkiye’ye ve Türk Ordusu’na ise adayı terk etmesi için birkaç hafta veya birkaç ay tanınacak. Türk şehitliklerinin üstüne de “barış parkı” kurup, tepinip duracaklar.

Bugün Tayyip bile Talat’ın bu kadar hızlı gitmesine şaşırıyor. Oysa masayı kendi kurmuştu. Şehit kanlarıyla kazanılan vatan toprağını da meze olarak sunmuştu. Şimdi kendi kurduğu ahlaksız masada, kendisini bile beklemeden ziyafete başlanmış. Talat bu. Uyanık: “Tayyip’in işbirlikçilik hızını ne bekleyeyim, ben ABD’ye zaten Tayyipsiz de bağlıyım. Hristofyas ile birlikte seneye Nobel almazsam ne olayım?!”

İşte alın size masa politikası

Bu masa politikasını Tayyip Diyarbakır’da da başlatacaklarını ilan etmişti. “Kazan-kazan” politikası da diyorlar.

İlk olarak 2002’de Kıbrıs masası kuruldu. 2008’de masayı temizliyorlar. Demek 5 yıl sonra Kürt masası, 6 yıl sonra Ermeni masasında hesaplar kesilecek, bahşişler ödenecek.

Kazan-kazan politikasında kazanan ve kazanan hep aynıları. Topraklarımıza göz diken emperyalistler ve dış düşmanlar hep kazanıyor. Cumhuriyet’i yıkmak isteyen içteki Damat Ferit, Vahdettin artıkları da hep kazanıyor.

Alan memnun, satan memnun… Tayyip ve katil eli sıkmaya giden Gül haklı! Hem içte hem dışta Türk düşmanları kazanıyor ve kazanıyor.

Masadan kaçmayan, milletten kaçabilecek mi?

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı koltuğunu bir ara işgal eden Bülent Arınç şöyle demişti: “1915’te yaşanan trajik olaylarla ilgili sorumsuzca bir reddediş durumu içinde değiliz.”

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık koltuğunu işgal eden kişi ise şöyle demişti: “1915’te her iki tarafın yaşadığı tarihi trajedileri tartışacak ortak bir tarih komisyonu kurabiliriz.”

Ve yine hatırlatıyoruz, ne demişti Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet'in en tepesini işgal eden kişi? “Ne Mutlu Türküm Diyene lafını tutup her yere yaza yaza Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür.”

Ve şimdi bu zihniyet Ermenilerin çağırdığı masadan kaçmamaktan bahsediyor. Koşa koşa Erivan’a, masaya gidiyorlar. O masadan Türklük adına ne çıkar varın siz düşünün.


 
 
  bugun 18368 ziyaretçizıyaretcı burdaydı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol