TARİHİNİ PAZARLAMAK…

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” 1931

Atatürk’ün bu sözüne naçizane tarihçi kimliğimle ben de bir ekleme yapmak istiyorum…

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Tarih yazmak kadar mühim bir konu da vardır ki o da tarihini pazarlayabilmektir… Çünkü tarihi gerçek artık akıllara işlenenden ibarettir…”

Bu cümlemi şöyle açıklayabilirim…

Biz 4000 yıllık bir tarihi olan çok büyük bir milletiz ve bununla da haklı olarak övünürüz… Peki layık olabiliyor muyuz?

Vietnam savaşını kim kazandı?

Rus-Afgan savaşında ne oldu?

I. Körfez Savaşında neler oldu?

Vesaire…

ABD’nin silah pazarından sonra en güçlü sektörünün HOLLYWOOD olduğu söyleniyor ve bu artık biliyor…

Yukarıdaki soruları size sorarken aslında bu noktadan bahsetmek istiyorum..

Zira şurası bir gerçek ki artık tarihi olayın ne yazık ki gerçek ve doğru olması önemli değil.. Artık önemli olan insanların zihninde ne canlandırdığı… İnsanların beynine nasıl ilendiği önemli..

Ve bunu ne ile yapıyor cevap verelim…

Evet doğru… Sinema…

ABD daha 200 yıllık bir devlet… Doğru düzgün bir tarihi olmadığı için uzayda bir tarih yaratıyor… Veya Irak’ta, Somali’de, Bosna’da askerlerinin küçük harekatarını destansı bir şekilde anlatıyor… Rambolar yaratıyor… Er Ryan’ı kurtarıyor… Casus oyunları çeviriyor… Pearl Harbour’a gidiyor…

Ya adamların elinde tarih yok… Dünya tarihinde  yerleri yok, geçmişi yok… Ama güncel tarihi ve zihinlerdeki tarihi onlar yönetiyor…

Peki Kürşat değil miydi 40 yiğitle Çin sarayını basan, Ergenekon ve Oğuz Kağan Destanlarını yaşayan biz değil miydik?

Bizans ordusunu Malazgirt’te yıkan Alp Arslan değil miydi?

İstanbul’u fetheden Fatih biz değil miydik? Ulubatlı Hasan kimdi?

Kanijeler, Estergonlar…

Mustafa Kemal değil miydi Çanakkale’de destanı yazan yüz binlerce şehitle…Ya milli müzedele, TBMM’nin açılışı…

Tarihi süreci çok kısa geçtim.. Sizler az çok biliyorsunuz..

Şu tarih ABD’nin elinde olsaydı yapmadığını bırakmazdı…

Biz bir İSTANBUL’un fethinin bir tane bile filmini çekemedik… Dünya tarihinin en önemli fethidir…

Tarihin kavşağıdır…

Yaptığımız Kurtuluş ve Cumhuriyet filmleri ne kadar destansı, ne kadar çocuklarımızın izleyeceği bir seviyede.. Cevabını biliyorsunuz…

Tarihi pazarlamak derken işte bunu kastetmiştim.  Yoksa siyasetteki pazarlama anlayışı bize uzaktır…

Bilmem anlatabildim mi?